24 Nisan 2010 Cumartesi

Kül Kedisinin Son Kararı (Ve Aşk Evliliğin Ellerinden Tuttu)

Güzeller güzeli, güzel kalpli, hoş endamlı, güzel bakışlı, latif ruhlu kız merdivenin başına geldiğinde, kralın adamlarını gördü.
Tahmin ettiği gibi, ayakkabısının teki adamların birinin elindeydi. Adamların yüzlerinden bıkkınlık ve yorgunluk okunuyordu. Üvey kız kardeşlerinin hayal kırıklığını tahmin etmekte hiç zorlanmadı. Üvey annesinin gözlerindeki çaresizlik evi buza kesmişti.
Beyaz bir kelebek gibi süzüldü merdivenlerden. Evde ilk defa ciddiye alınıyordu. Ayağını usulca uzattı. Kristal ayakkabı hiç itirazsız kabul etti ayağını. Kralın adamlarının gözleri parladı, derin bir nefes aldılar. Nihayet her kıza ayakkabı giydirmek gibi garip bir işten kurtulmuşlardı. Bundan böyle olur olmadık kaprislere katlanmak zorunda değillerdi. Beklendiği gibi, kül kedisi ayakkabının diğerini almak üzere tekrar merdivenlere koştu. Ayakkabının ayağına olmasının tesadüf olmadığını ispatlamak istiyordu. Çatı katındaki pejmürde odasına vardığında heyecandan nefes nefeseydi. Elbiselerini koyduğu sandığın altına eğilip ayakkabıyı aldı, tozlarını sildi. Ayakkabının parıltısında güzel yüzü göründü. İri kara gözleri, lâl dudakları ve heyecandan al al olmuş yanaklarıyla bir kez daha ne kadar güzel yaratıldığını hatırladı. Birkaç gece önce kendisini prense güzel göstermek için ter döken peri boş yere uğraşmıştı. Güzel görünmek için güzel elbiseler, gösterişli arabalar, pahalı takılar içinde olmak zorunda değildi, aslında. Güzelliğini böylesine sade ve doğal biçimde fark edemez miydi prens? O akşam yaşadığı telaşı hatırladı. Neredeyse kocaman bir hayal kırıklığı ile kalıverecekti sevgili perisi yetişmeseydi.

Ya yetişemeseydi? Bir ülkeyi yönetenler bir genç kızın üvey annesinden, sevimsiz ve çirkin kız kardeşlerinden bunca yıl zulüm görmesinden nasıl habersiz kalabilirdi? Kim bilir daha nice kül kedisi vardı ülkede? Kim bilir daha kaç tanesi o gösterişli baloya gelmenin bir yolunu bulamadığı için, itildikleri tavan aralarında gözleri yaşlı ağlayıp duruyorlardı. Hem sonra, bir ülkede ezilen biri sadece güzel olduğu için mi ezilmekten kurtulmuş olacaktı? Pekâlâ, dış görünüşü barbi bebek güzelliğinde olmadığı halde, göğsünde güzeller güzeli bir kalp taşıyan bir genç kız da kurtarılmayı hak etmiş olamaz mıydı? Anlaşılan o ki, baloya gelmeyenler prensin ve ailesinin umurlarında değildi. Kendisini baloda ispatlayanlar ancak kurtulabiliyordu.

Kristal ayakkabı elinden kayıverdi. Tutmak için davrandı ama geç kalmıştı. Ayakkabı tuzla buz oldu. Ya öbürü de kırılırsa, prense nasıl inandırırdı sevdiği kız olduğunu? Bir taraftan da vicdanı, iyi ki kırıldı diye fısıldıyordu. Ben niye ispatlamaya çalışıyormuşum sevdiği kız olduğumu? Gerçekten sevenler, sevdiklerini ayakkabısından değil gözlerinden tanırlardı. Genç bir hanım olduğunu hatırladı. Ağırdan alması lazım değil miydi? Neden hevesle diğer ayakkabıyı almak üzere koşmuştu ki? Kendinden utandı. Sağlam kalan ayakkabıyı çıkardı, hırsla yere çaldı. O da tuz buz oldu.

Prensin adamları yukarıdan gelen seslere anlam veremiyordu. Üvey annesi bir şeylerin yanlış gittiğini anlamıştı. İçinde giderek büyüyen derin pişmanlık nihayet patladı. Her şey bir anda olup bitti. Bunca yıldır iyiliğini görüp bir türlü şefkat göstermediği üvey kızına derin bir şefkatle bağlandı. Bir anda, kocaman ve kanayan bir ana yüreği konuldu göğsüne. Yerinden fırladı. Kül kedisini hıçkıra hıçkıra ağlarken buldu. Ayakları kan içindeydi. Ayaklarının kanamasına aldırış etmeden kül kedisine doğru koştu. Kucakladı. O da bunca yıldır kızının sevgisini fark edemeyişine ağladı.

Bir ara sustu kül kedisi. Üvey annesinin ilk defa tanık olduğu sıcak bakışlarından cesaret aldı. "İyi ama, ben sadece bir ayakkabı ayağıma denk geldiği için mi prenses olacağım?" Prensin bu kadar basit bir gerekçeyle kendine eş seçmesine şaşırmıştı. "Ya, kazara ayakkabı bir başkasına olsaydı, beni gözden çıkarmış mı olacaktı?" Üvey anne, yerden birkaç cam parçasını alıp gösterdi. "Bunlar hemen kırılıyor" dedi. "Hiç kırılmayacak bir gerekçesi olmalı insanın. Evleneceğin kişi prens de olsa, fark etmez. Seni ayakkabı ayağına oldu diye eş seçen biri, sana ne kadar sadık kalabilir ki? Ya başka bir baloda sarayın merdivenlerinde bir başka ayakkabı teki bulursa?"

Kralın adamları ve üvey kız kardeşler aşağıda sabırsızlıkla kül kedisinin dönüşünü beklediler. Adamlar saraya elleri boş döndü. Ne camdan ayakkabı vardı ellerinde, ne de güzeller güzeli kül kedisi.

Diğer taraftan kül kedisi üvey annesinin derin bir pişmanlık duyup kendisini yeniden sevmesine çok sevindi. Kız kardeşleri de bunca yıl yaptıkları için kül kedisinden özür dilediler. Bir daha saraya gidip burnu havada zenginlerin ve soyluların arasına karışmayacaklarına söz verdiler. Kardeş kardeş yaşadılar. Yaşadıkları köyde, üvey annelerin ve üvey kardeşlerin ille de kötü olacağı yargısı unutuldu gitti.

Saraydan gelen dedikodulara göre, prens birkaç gün kül kedisini sayıklamış durmuş. Oğullarının üzüntüsüne dayanamayan kral ve kraliçe de pek mahzun oldular. Ama oralarda ve masallarda adet olduğu üzere, bir türlü saraylarından çıkıp halkın arasına karışmayı akıl edemediler. Çok geçmedi; prens de kül kedisini unuttu. Annesi "Sana kız mı yok oğlum?" deyip teselli etmeye çalıştı prensi. Prens ne yazık ki teselli oldu.
Bu tatlı yazıyı okuduğum bir kitaptan alıntıladım. Kitabın adı "Ve Aşk Evliliğin Ellerinden Tuttu." Yazarı Senai Demirci.

Benim de bu yazıya eklemek istediğim bir kaç cümlem var:

Kadın olsun erkek olsun, eş seçimi bir insanın en çok dikkat edeceği şeylerden biridir herhalde ömrümde. Çünkü belirli özelliklerinden dolayı seçilen kişi ile koskoca bir hayat paylaşılacaktır, hedef "ölünceye kadar"dır ve hatta "öldükten sonra ahiret hayatı"dır.

ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ
"Sürûr ve ikram a müstağrak olduğunuz halde siz de, (mü'min) zevceleriniz de girin cennete." (Zuhruf 70 - H. B. Çantay Meali)

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلاَئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ


سَلاَمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ
"(Ki o sonuç) Adn cennetleridir. Onlar — atalarından, zevcelerinden, zürriyyetlerinden salâh erbabı olanlar da beraber olmak üzere — oralara girecekler, melekler de her bir kapıdan onların yanına sokulacaklar (ve şöyle diyeceklerdir:)
«Sabrettiğiniz şeylere mukaabil sizlere selâm (ve selâmet). Dâr (-i dünyân)ın en güzel sonucudur bu»!" (Rad 23-24 - H.B. Çantay Meali)

Peygamber Efendimiz (SAV), "Kişi sevdiği ile beraberdir" diyor. (Buhari, Fazilet-i Ashab-ı Nebi, 6; Müsned, 3/227)

Öyleyse eş seçerken, sevdiğimizle cennette de beraber olabilmek için, eşimizin sadece yüzünün güzelliğine değil, imanına, iç güzelliğine de bakmamız gerekir. Külkedisi masalının ilk versiyonu gibi masallara kanmamak gerek. Diziler, filmler de yine hep insanı aynı yanlışa özendicerek nitelikte. Ön planda hep güzellik var. Yeşilçam filmlerini hatırlarsınız, kadın köyden gelir, altın gibi kalbi vardır, ama erkeğin umrunda olmaz, kadın süslenir, birden erkek aşık olur. Böyle midir peki doğrusu? Kadının güzel haline aşık olan o erkek, yarın kadın yaşlandığında hala aynı kadını sevecek mi ki? Ya daha güzel bir kadına rastlarsa? Ya da günümüzden bir diziyi ele alalım. Aşk-ı Memnu da Adnan, Bihter'in güzel yüzüne vurulup onla evlenir, Bihter de onu rezil rüsva eder.

"Yüce Allah, bir kadınla mal varlığından dolayı evlenen bir kimseyi kendi haline bırakır. Bir kadınla yalnızca güzelliğinden dolayı evlenen bir kimse, kadında hoş olmayan şeyler görecektir. Bir kadınla dindarlığından dolayı evlenen bir kimse için, yüce Allah bütün özellikleri bir araya getirecektir." (Vesail: c.14, s. 31)

“Ahlakı ve dini güzel olan bir kimseyle evlenin. Eğer böyle yapmazsanız büyük bir fesat ve fitne ortaya çıkacaktır.” (Vesail: C.14, S. 51)

Eş seçerken dikkat edin. İlk kıstaslarınız dini ve kalbi olsun. Hayırlı günler, mutlu evlilikler :)

4 yorum:

BİR Çay İÇİP KALKACAKTIK:) dedi ki...

hümeyracım çok güzel bir paylaşım.

rabbim hepimize hayırlı eş nasip etsin.rabbim sevdiği kullardan olur inşallah eşlerimiz.

ümmühan dedi ki...

Anlamlı bir yazı, Allah herkese hayırlısını versin, İki cihanda da beraber olmayı nasib eylesin

Kırmızı Papatya dedi ki...

cok begendim ..
bu guzel paylasimin icin tesekkurler
Allah bu dunyada oldugu gibi ahirette de sevdiklerimizle beraber olmakla bizi nimetlendirsin..
selam ve dua ile

Tespih Taneleri... dedi ki...

Senai Demircinin bu kitabini okumustum. Hakkaten herkesin okumasi da gerekir. Allah'im insallah esinde evladinda hayirlisini nasip etsin. Paylasimin cok guzeldi canim.
Sevgilerimle...

Related Posts with Thumbnails